Şimdi dostum, Big Bass Splash diyorlar, hani şu slot makinesi var ya, başta tınlamıyor insanın kulağına. Ne bileyim, balık var, su var, biraz da retro havası… İlk başta “Eee napalım balıklı makineyi?” dedim. Ama yok, öyle değilmiş o iş. Ben bi’ açtım bu oyunu, sonra kendimi oltayla hayallere dalmış buldum. Tıkır tıkır geliyor vuruşlar, bir umut bekliyorsun, ulan dedim bu sefer büyük geliyor.

Slotter sitesinde denk geldim ben buna, bi’ bakayım dedim, zaten başka yerden de oynanmaz ha. Görseli tatlı, sesi hoş, ama olay grafik değil, bu oyunda bi’ sihir var kardeşim.

“O balıklar, bir başka vuruyor…”

Hani bazı oyunlar olur, 5 dakika oynarsın bıkarsın ya… Big Bass Splash öyle değil. Bu başka. Her çevirme ayrı bir heyecan, ulan acaba bu sefer yakalayacak mıyım o ‘x’li balığı? Bi’ de var ya, o bonus turlar yok mu… Adamı kendinden geçiriyor. Her scatter sembolünde bir kıpırtı, “Yakaladım ulan!” diyorsun ama bazen de gülümsüyor suratına o makine, “Yok be koçum, daha olmadı,” der gibi.

Ama kızmak yok ha! Bu işte sitemle değil sabırla kazanırsın. Balık tutmak sabır ister, bu oyun da öyle. Oltanı attın mı bekleyeceksin. Gelirse nasip, gelmezse kahve yap geç monitör başına, nasılsa bi’ gün büyük gelir.

“Slot oyununda hırs yaparsan, oltayı da kırarsın!”

Bak, tecrübeyle sabit: Bu oyunda heyecanlanırsan kaybedersin. Serinkanlı olacaksın. Hani nasıl bi’ balıkçı sabahın köründe sigarasını yakıp öyle sessizce bekler ya, işte sen de öyle duracaksın ekran başında. Birden bire gelir büyük vurgun. Tık tık tık… Bonus geldi. Hop 10 spin. Ooo, bir de balıklar ‘x2’ olmuş! Ne oluyoruz ya!

Bir keresinde 25x balık denk geldi. Kalp atışım hızlandı resmen. Dedim “Bu rüyaysa uyanmayayım.” Bazen kaybedersin, bazen kazanırsın, ama o his yok mu… Hani hayatın boyunca unutamazsın. Sanki Karadeniz’de kayıkla açılmışsın da hamsi değil, altın tutuyorsun. Aynen öyle bir his.

“Slotter olmasaydı, bu oyun da rüya olurdu”

Slotter sağ olsun, bu oyunu bulmasaydım hâlâ klasik meyveli makinelerde patinaj çekiyor olacaktım. Ama burada olay farklı. Oyunun ruhu var. Her turda bir umut, her umutta bir tebessüm. Ne zaman oynasam, içimden bir ses diyor ki “Bu oyun seni tanıyor be!” Bir makine insanı nasıl tanır bilmem ama, Big Bass Splash oynarken kendimi oyunun içinde hissediyorum.

Ve kabul edelim, biraz da bağımlılık yapıyor. Ama öyle kötü anlamda değil. Keyifli. Eğlenceli. Misal, moralin bozukken bir giriyorsun oyuna, bir bakmışsın hem para kazanmışsın hem kafa dağılmış. Bu da az şey değil hani.

“En son ne zaman heyecanlandın? İşte o zaman…”

Sözün özü, Big Bass Splash başka bir seviye. Klasik slot oyunlarının ötesinde bir deneyim. Balığın vurduğu anın heyecanı, bonusların tatlı gerginliği ve Slotter’ın sunduğu konfor birleşince, ortaya “bu kadar mı güzel olur” dedirten bir şey çıkıyor.

Bazen soruyorum kendime, “Gerçekten mi bu yaşadıklarım?” Sonra diyorum ki: Evet, çünkü umut hala burada, balık hala o suda yüzüyor… Ve o büyük vuruş? Belki sıradaki çeviride.

İçinde bir yer hala kazanabileceğine inanıyorsa, vazgeçme. Çünkü en büyük balık, hep en son gelir.